Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Hekimimiz Doç. Dr Gülhan AKBABA’nın kaleminden Diabetes Mellitus (Şeker Hastalığı) ..
Diabetes Mellitus
Diyabet (Şeker hastalığı), insülin direnci, insülin eksikliği veya her ikisinin bir arada bulunmasına bağlı olarak gelişen, kan şekerinin yüksek olduğu bir hastalıktır.
İnsülin pankreasın beta hücrelerinden salgılanan bir hormondur. Kandaki şekerin (glukoz) hücre içine girmesini sağlar. Bazı kişilerde pankreas yeterli miktarda insülin üretemez, şeker hücre içine giremez ve kan şekeri yükselir. Şeker yükselmesinin daha sık görülen diğer bir sebebi ise insülin direnci ile ilişkilidir. İnsülin direncinde, insülin dokularda yeterince etki gösteremez. Pankreas bu sorunu daha fazla üretim yaparak aşmaya çalışır, kanda insülin seviyesi yükselir ama bir süre sonra beta hücreleri yorulur ve bu abartılı salınımı gerçekleştiremez hale gelir.
Diyabet tüm dünyada oldukça sık görülen bir sağlık sorunudur ve giderek artmaktadır. Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) verilerine göre 2019 yılında dünyadaki diyabetli hasta sayısı 463 milyon iken bu sayının 2045 yılında 700 milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Ülkemizde ise 1997-1998 yıllarında diyabet sıklığı %7.2 iken 2010 yılında yaklaşık iki kat artarak %13.7’ye ulaştığı görülmüştür. Hastalığın giderek yaygınlaştığı dikkate alındığında, halen ülkemizde 20 yaş üzeri her 100 kişiden en az 15’inin diyabetli olduğu tahmin edilebilir. Türkiye Avrupa’da diyabet sıklığının en yüksek olduğu ve en fazla diyabetli hastanın yaşadığı üçüncü ülkedir. Tahminlere göre, Türkiye, 2045 yılı itibari ile dünyada en yüksek diyabetli nüfus barındıran ilk 10 ülke arasına girecektir.
Diyabet sık görülen, kontrol altında tutulmazsa erken yaşta ciddi sağlık sorunlarına ve ölüme yol açan, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Yaşam boyu izlem ve tedavi gerektirir. Bununla birlikte etkin yönetildiğinde normal yaşam kalitesi ve yaşam süresi sağlanabilir.
Günümüzde modern hayat olarak görülen kentsel yaşam tarzında daha az enerji harcayarak daha fazla yiyecek tüketilmektedir. Bunun sonucu olarak, şişmanlık artmakta, erişkinlerde görülen ve ana sebebi insülin direnci olan tip 2 diyabet sıklığı, tüm dünyada hızla artmaktadır.
Diyabetin en önemli belirtileri ağız kuruluğu, susama hissi, çok su içme, çok ve sık idrar yapma, gece idrara çıkma, halsizlik, yorgunluk, sık acıkma, çok yemek yemeye rağmen kilo kaybıdır. Ciltte kuruma ve kaşıntı, bulanık görme, deri ve idrar yolu infeksiyonları, vajinal kaşıntı, tekrarlayan mantar infeksiyonları, yaraların geç iyileşmesi, ayaklarda ,bazen de ellerde,hissizlik veya uyuşma, karıncalanma görülebilir.
En az 8 saat süre açlıktan sonra sabah ölçülen kan glukozuna açlık kan glukozu denir. Açlık kan glukozunun normal değeri 70-100 mg/dl’dir. Farklı günlerde bakıldığında en az iki kez 126 mg/dl veya üzerinde bulunması, diyabet tanısı koydurur. Diyabete ilişkin yakınmaları olan bir kişide herhangi bir zamanda (aç veya tok iken) ölçülen kan şekeri 200 mg/dl ve üzerinde ise diyabet tanısı konulur.
Tanıda ve diyabet takibinde kullanılan bir başka yöntem HbA1c (glikozillenmiş hemoglobin A1c) testidir. Son üç aydır kan şekerinin nasıl seyrettiği hakkında bilgi verir. HbA1c ölçümünün güvenilir bir laboratuvarda, kabul görmüş bir yöntemle yapılması gerekir. HbA1c %6.5’ten yüksekse diyabet düşünülür. Ancak, tanının teyit edilmesi için kan şekerinin de en az bir defa normalden yüksek bulunmuş olması gerekir.
Sağlıklı beslenme, fizik aktivite, obeziteden kaçınma gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile tip 2 diyabet gelişme riski azaltılabilir. Yaşam tarzı değişiklikleri (düzenlemeleri) sayesinde prediyabetli bireylerde tip 2 diyabete ilerlemenin %40-58 oranında önlenebileceği gösterilmiştir.