14-20 Ağustos İbn-i Sinâ Haftası…
“Tıp, insan vücudunun, hangi araçlarla iyileştiğine ve hangi müteharrikin insan vücudunu sağlıktan uzaklaştırdığını araştırır.”
İbn-i Sinâ (980 - 1037)
Batı'da "Avicenna" diye tanınan ünlü Türk İslam filozofu ve hekimi İbni Sina, 17 Ağustos 980 yılında Buhara'nın Afşana kasabasında doğmuştur. Doğumunun 1003. Yıldönümü olan 1983'den itibaren bir hafta süreyle anılmaya başlanmıştır. Babası Abdullah bin Sina, Buhara' da yüksek rütbeli memurluk yapmıştır. İbni Sina çok küçük yaşlarda özel dersler verdirilerek yetiştirilmiştir. Matematik, hukuk, mantık, felsefe ve tıbbı çok küçük yaşta öğrenmiş, 10 yaşında Kur'an-ı Kerim'i ezberlemiş ve 16 yaşında ünlü bir hekim olmuştur. İbni Sina kısa bir süre devrin filozofu Natili' den de dersler almıştır.
İbn-i Sina, 18 yaşındayken Samani Hükümdarı Nuh bin Mansur'un hastalığını tedavi etmiş, bu olayın ardında da saray kitaplığında okumasına izin verilmiştir. İbn-i Sina bu kitaplıktan yararlanarak bilgisini çok genişletmiştir. İbn-i Sina, 1037 yılında İran'ın Hamedan kentinde vefat etti.
Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin muhtelif alanlarında seçkinleşmiş olan İbn-i Sinâ; matematik alanında, matematiksel terimlerin tanımları ve astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir. Dönüşüm Kuramının doğru olup olmadığını yapmış olduğu deneylerle araştırmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmıştır.
İbn-i Sinâ, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Tıpla ilgili birçok eser kaleme almıştır; bunlar arasında özellikle kalp-damar sistemi ile ilgili olanlar dikkat çekmektedir. Ancak, İbn-i Sinâ dendiğinde, onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyılın başlarına kadar okunmuş ve kullanılmış olan el-Kânûn fî’t-Tıb (Tıp Kanunu) adlı eseri akla gelir. Beş kitaptan oluşan bu ansiklopedik eserin birinci kitabı; anatomi ve koruyucu hekimlik, ikinci kitabı; basit ilaçlar, üçüncü kitabı; patoloji, dördüncü kitabı; ilaçlarla ve cerrahi yöntemlerle tedavi ve beşinci kitabı ise çeşitli ilaç terkipleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir.
Tarihte ilk defa, tıp ve cerrahiyi iki ayrı disiplin olarak değerlendiren İbn-i Sinâ, cerrahi tedavinin sağlıklı olarak yürütülebilmesi için anatominin önemini özellikle vurgulamıştır. Hayati tehlikenin çok yüksek olmasından ötürü pek gözde olmayan cerrahi tedavi ile ilgili örnekler vermiş ve ameliyatlarda kullanılmak üzere bazı tıbbi aletler önermiştir.
Gözle de ilgilenmiş olan İbn-i Sinâ, döneminin seçkin fizikçilerinden İbn-i Heysem gibi, Göz-Işın kuramını savunmuş ve üst göz kapağının dışa dönmesi, sürekli beyaz renge veya kara bakmaktan meydana gelen kar körlüğü gibi daha önce söz konusu edilmemiş hastalıklar hakkında da ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştur.
İslam düşünce tarihinin en büyük isimlerinden olan İbn-i Sina’nın bu seçkinliği, birçok yönden özgünlük taşıyan, ayrıntılı ve mükemmel bir sistemle sunulmuş felsefesinden ileri gelir. İbn-i Sina, ilahiyattan ahlak ve siyasete kadar felsefenin o dönemdeki bütün disiplinlerini ele almış; ayrıca başta tıp olmak üzere, pozitif bilimlerde de söz sahibi olmuştur. Ağır eleştirilerine karşın «eş-Şeyhu’r-Reis » (baş üstat) ünvanını bütün dönemlerde korumuş; tıpta ise modem tıbbın doğuşuna kadar Doğu ve Batı’da otorite sayılmıştır.
İbn-i Sina ile öğrenilen bilgiler şunlardır;
- Kanın gıdayı taşıyan bir sıvı olduğunu.
- Şeker hastalığında idrardaki şekerin varlığını.
- Kızıl hastalığını.
- Birçok hastalığa gözle görünmeyen mikropların sebep olduğunu, ilk defa mikrobun varlığını.
- Suyun filtre ile mikroplardan temizlenmesi gerektiğini
- O zamana kadar bilinmeyen kemiklerin ve sert dokuların da iltihaplanabileceğini.
Tıbba yön vermiş ve insanlığa büyük hizmetler sunmuş İbn-i Sina’yı saygı ve rahmetle anıyoruz…