Kekemeliğin Tanımı: Kekemelik, konuşma akıcılığının; (a) ses, hece veya sözcük tekrarı, (b) seslerin uzatılması ve (c) hava akışında veya seslemede bloklarla, olağandışı yüksek sıklıkla ve/veya uzun süreli kesintilere uğramasıdır.
Belirtilen konuşma özelliklerine ek olarak yüz buruşturma, göz kırpma, el vurma gibi ikincil davranışlar kekemeliğe sıklıkla eşlik etmektedir.
Kekemelik bireyin iletişim yeterliliğini sınırlandırarak yaşam kalitesini düşürebilir, akademik sorunlar yaşamasına, akran ilişkilerinde güçlük yaşamasına, özgüveninde yetersizliğe neden olabilir. Kekemelik nedeniyle hem bozukluğu yaşayan birey hem de ailesi etkilenmektedir. Kekemeliğin şiddeti her bireyde farklılık gösterebilir, kekemeliğin kişinin yaşantısına etkisi de bireyden bireye farklılık gösterebilir. Yaşanan bozukluktan etkilenme düzeyi bireyin mizacı, ebeveyn desteği, akran ilişkilerinin kalitesi, bireyin öz-değeri ve kekemeliğe yönelik aldığı destek/terapi gibi birçok faktörden etkilenmektedir.
Kekemeliğin Seyri : Kekemelik, edinilmiş kekemelik ve gelişimsel kekemelik olmak üzere iki başlık altında sınıflandırılmaktadır. Edinilmiş kekemelik gelişimsel kekemeliğe kıyasla oldukça nadir görülmekte olup nörojenik ve psikojenik nedenlerle oluşabilmektedir. Nörojenik kekemelik serebrovasküler lezyonlar, kafa travması, iskemik ataklar, travmatik beyin hasarı ve parkinson gibi nedenlere bağlı olarak genellikle yetişkinlik döneminde görülen bir akıcılık bozukluğudur. Toplumda oldukça az görülen psikojenik kekemelik ise yetişkin bireylerde psikolojik travmalar sonucunda aşırı stres ve kaygı sonucu oluşmaktadır.
Gelişimsel kekemelik ise en yaygın görülen kekemelik alt sınıfı olup genellikle okul öncesi yıllarda ortaya çıkmakta ve ileri yaşlarda da devam edebilmektedir. Gelişimsel kekemelik genellikle 2-4 yaş arasında başlar. Bu yaş grubundaki çocuklarda kekemelik görülme oranı %5’tir. Bu yaş aralığında kekemelik yaşayan çocukların %75-80’i ise herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan kendiliğinden iyileşir. Kendiliğinden iyileşmenin en yüksek oranda gerçekleştiği dönem kekemeliğin başlamasından itibaren ilk 6-12 aydır. Kendiliğinden iyileşme süreci kekemelik başlangıcından itibaren üç yıla kadar devam etmekte ancak gün geçtikçe iyileşmenin kendiliğinden gerçekleşme ihtimali azalmaktadır. 8 yaş sonrasında halen kekeleyenlerin ise kendiliğinden iyileşme ihtimallerinin oldukça düşük olduğu ve kronikleşme ihtimallerinin arttığı bilinmektedir. Yetişkin bireyler arasında kekemelik görülme oranı %1-2 civarındadır.
Kronik kekemelik için risk faktörleri;
• Kekemeliğin başlangıç yaşı: Kekemeliğin 3.5 yaşından sonra başlaması
• Cinsiyet: Erkek olmak
• Genetik yatkınlık: Birinci derece akrabalarında devam eden kekemelik olması
• Mizaç: Aşırı düzeyde kaygılı ve hassas olan, kendini suçlama eğiliminde olan, mükemmeliyetçi olan, engellenmeyi tolere edemeyen, duygularını ve davranışlarını düzenlemekte güçlük yaşayan, dikkat yöneltme ve sürdürme sorunları yaşayan çocukların kronik kekemelik açısından daha fazla risk taşıdığı bilinmektedir.
• Ek bozukluklar: Kekemeliğe eşlik eden başka dil ve konuşma bozukluğunun olmasının ya da kekemeliğe eşlik eden Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun olmasının kronikleşmeye etki ettiği bilinmektedir.
Kekemelik Terapisi:
Kekemelik terapisinin amacı kekeleyen bireylerin etkin birer iletişimci olmalarını sağlamak olsa da her yaş dönemine özgü spesifik terapi amaçları da belirlenmektedir. Terapi amaçlarına ulaşmada birçok faktörün etkisi bulunmaktadır. Bu faktörlerin her birinin detaylı olarak değerlendirilmesi ve elde edilen bilgiler ışığında terapinin planlanması gerekmektedir.
Terapi kazancını arttıracak faktörler şunlardır:
• değişim konusunda gönüllü ve istekli olunması
• terapinin erken başlaması
• uygun terapinin seçilmesi
• terapist ve danışan iş birliğinin sağlanması
• iletişim ortamının uygun olması, aile katılımının yeterli olması, düzenli bir yaşam biçimi gibi olumlu çevresel etkilerin varlığı
• kekemeliğin şiddetinin az olması
• mizaç özellikleri (öz-düzenleme, duygu kontrolü, esneklik gibi becerilere sahip olma vb.)
• eşlik eden diğer bozuklukların olmaması (Özgül Öğrenme Güçlüğü, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, diğer dil ve konuşma bozuklukları)
• kekeleyen bireyin kendi konuşmasına ilişkin geliştirdiği olumsuz duygu ve tutumların kaygı, depresyon ve kendini suçlama formuna dönüşmemiş olması Bu faktörlerinin tümünün bireyde ne düzeyde var olduğunun belirlenmesi, terapi sürecinin etkin olarak yönetilmesi ve böylece terapiden maksimum faydanın sağlanması açısından oldukça önemlidir.
Erken çocukluk döneminde; Erken çocukluk döneminde uygulanan terapiler çocuğun ve ailenin bireysel ihtiyaçlarına göre şekillendirilmektedir. Bu dönemdeki kekemeliğe yönelik kapsamlı terapi yaklaşımları hem ebeveyn merkezli hem de çocuk merkezli stratejileri bir arada kullanmayı temel almaktadır. Terapilerde çocuğun kekemeliği yönetebilmesi ve kekemeliğe yönelik olumsuz duygusal tepkiler geliştirmemesi hedeflenmektedir. Bunun yanında ebeveynlerin sürece katılımıyla çocuğun akıcılığını arttırmaya yönelik destekleyici bir ortam oluşturma, çocukla etkili iletişim kurma, okul ve öğretmen ile iş birliği yapma gibi konularda çalışmalar yapılmaktadır. Kekemeliği olan çocuklara yönelik terapilerde doğrudan ve dolaylı terapi yöntemlerinin ihtiyaca yönelik kullanılması ve ebeveynin sürece dahil edilmesi terapiden fayda sağlanması için oldukça önemlidir.
Okul çağında; Okul çağı kekemelik terapisi bireyin konuşma üretiminin yanı sıra dil gelişimi, sosyal alanda yaşadığı güçlükler, sorunundan dolayı yaşadığı duygusal sıkıntılar ve bunlara yönelik yaklaşımları içermelidir. Kekemelik terapilerinin amacı kekeleyen kişinin kendi konuşması üzerinde kontrol sağlama becerisinin geliştirilmesidir. Kekemelik terapileri kekeleyen bireyin kekemeliğe ilişkin olumsuz düşünce ve duyguları üzerinde de çalışarak kekemeliği önce kabul etmeyi sonra değiştirmeyi sağlamaktadır. Sadece konuşmayı hedef alan bir terapi programı yetersiz kalmaktadır. Kekeleyen konuşmacıların dinleyici tepkilerinden etkilenmesi olasıdır bu nedenle okul çağı çocuklarının kekemelik yönetiminde ebeveynler, kardeşler, arkadaşlar, öğretmenler gibi geniş bir sosyal kitlenin konu hakkında bilgilendirilmesi son derece önemlidir. Konuşma terapisinde kullanılan yöntemler ve amaçlar oldukça çeşitlidir. Bunlar, her zaman kekemeliğin ortaya çıkamayacağı bir şekilde konuşmayı öğretmek (akıcılık biçimlendirme/fluency shaping); kekelemenin kolay bir şeklini öğretmek (kekemelik değiştirme/stuttering modification); kekeleyen bireye kekemeliğini kabul etmesini veya kekelemekten kaçınmamasını öğretmek (duyarsızlaştırma ve kaçınmama) ve diğer teknikler şeklinde sıralanmaktadır.
Yetişkinlik döneminde; Yetişkin kekemelik terapisinde dil ve konuşma terapistleri tarafından benimsenen farklı kanıta dayalı terapi teknikleri mevcutken; terapist, bireyin yaşı, kişisel özellikleri, kekemelik özellikleri, iletişimsel amaçlar gibi faktörleri göz önünde bulundurarak bireye özgü müdahale sürecini planlar. Etkili ergen ve yetişkin kekemelik terapileri kekemelik davranışları ve duygulara yönelik uzun süreli çalışma ve hem terapist hem de kekemeliği olan birey tarafından aktif katılım ve motivasyon gerektirmektir. Yetişkinlerle gerçekleştirilen kekemelik terapilerinde genel olarak; konuşmanın akıcılığını artırarak, özellikle kekemelik beklenen anlarda öğretilen tekniklerle konuşmanın kontrolü sağlanır. Kekemeliğe bağlı olarak ortaya çıkan kaçınma davranışları azaltılarak, konuşmaya yönelik yaklaşma tutumu artırılır. Konuşma ve konuşma durumlarına bağlı olumsuz duygu ve düşünce biçimleri tanımlanır ve değiştirilir, böylelikle kekemelikte duyarsızlaştırma çalışmaları gerçekleştirilir. Son olarak öğrenilen kontrollü akıcılığı, terapi odası dışında hedeflenen tüm konuşma durumlarına genelleyerek, uzun vadeli akıcılık hedefleri oluşturulur, ilerlemenin korunarak bireyin kendi terapisti olmasını sağlanır.